Spor Yapmak ve Dopamin Hormonu Arasındaki Bağlantılar

Spor Yapmak ve Dopamin Hormonu Arasındaki Bağlantılar

                Spor yaptığımız zaman kendimizi normalden çok ama çok daha iyi hissettiğinizi fark etmişsinizdir. Aslında “normal” olanın fiziksel olarak aktif olmak olduğunu, “anormal” olanın ise hareketsizlik olduğunu destekleyen bir araştırma, dopamin hormonunun genel hayat kalitesini ve sporun bu denklemdeki rolünü inceledi.

                ‘’İyi hissetmek’’ kavramı çok derin bir konudur. Arada sırada iyi hissettiğimiz günler de vardır ancak burada bahsedilmek istenen tatmin edici hayatın genel olarak iyi hissetmemiz üzerinde pek çok unsurun etkisi vardır. Fiziksel olarak aktif olan insanların genel olarak hayatlarında çok daha üretken ve enerjik olduklarını hepimiz biliyoruz. Bilişsel performans, fiziksel aktiflik, genel motivasyon ve tatminkarlık kavramları temelde birbirine bağlı kavramlardır.

‘’Neden mutlu değilim? Neden hayatım güzel değil?’’ sorularını sürekli olarak zihninde bulan insanların ilk bakmaları gereken şey, fiziksel aktiflikleri olmalı. Hareketsiz bir hayat tarzına sahip olmak, fiziksel performansta gerileme yapabileceği gibi, bilişsel performansta dolayısıyla dikkat, odaklanma, nedensellik, zamanlama, hafıza gibi bilişsel yeteneklerde de gerilemeye sebep oluyor. Tüm bu bilişsel gerilemelere sahip insanların da biliş ile doğrudan bağlantılı olan duygu-durumlarında da şikayetlere daha yatkın oldukları da bu araştırma sonucunda gözler önüne serildi. Bu araştırmanın ve devamında gelecek araştırmaların, psikoterapi alanında bilişsel sağlık konusunda dopaminin oynadığı rolün keşfi sayesinde yeni bir yola girebileceğini düşündürüyor.

Hatta daha ileri vakalarda hayatları boyunca yeterince dopamin hormonu salgılamamış insanların yaşlılıkta Parkinson, Alzheimer, Hurtington gibi rahatsızlıklara yatkınlıklarının daha yüksek olduğu da görüldü. Ayrıca bu dopamini yeterince ve sağlıklı salgılamayan insanların DEHB (Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluk) rahatsızlığına daha yatkın oldukları, şizofreni rahatsızlığı yaşayan insanların da ataklarının daha sık gerçekleşebileceği düşüncesini doğurdu

Dopamin Neden Bu Kadar Önemli?

                Bu sorunun asıl cevabının arkasında evrimsel gelişim süreçleri ve seçilim baskıları mevcut. Yalnızca insanlarda değil, bir tür sinir sistemi bulunduran her canlıda bu hormon hayatta kalmaları ve dolayısıyla üreme ve nesillerini devam ettirmeleri konusunda kilit rol oynuyor. Aslında bir canlının sahip olduğu en önemli hormon –bana göre- bu hormon olabilir. Bu sanırım yalnızca sadece benim fikrim değil, çünkü dopamin hormonu üzerine yapılan çok fazla araştırma var. Demek ki bilim insanları da bu konuda benimle hemfikir…

                Dopamin, keyif hormonudur. Bununla kalmaz motivasyon ve pekiştirme hormonudur. Bebekken annemizin bizi emzirme süresinde hem anne hem çocuk için hem de sağlıklı psikolojik gelişme için önemli rol oynar. Yaptığımız bir şeyden olumlu bir sonuç alırsak – bu sonuç fiziksel bir hediye veya çıkar da olabilir, psikolojik bir tatmin hissi de olabilir- o davranışı tekrarlamamız için bize motivasyon sağlayan hormon yine dopamindir. Ancak bağımlılıkların da merkezinde bu hormon olduğu için çok dikkatli yaklaşılması gereken bir hormondur. Çünkü beyin, dopamin salgılamak ister. Bu sayede bir şeyleri başardığını ve dolayısıyla bu “başardığı” şeyler sayesinde hayatta kalma olasılığının yükseldiğini “zanneder”. Zanneder diyorum çünkü beyin “sağlıklı-sağlıksız” ayrımı yapmaz. Dopamin var mı yok mu ayrımı yapar. Her nasıl salgılanırsa salgılansın.

Fiziksel Egzersiz Psikolojik Sağlık Kuşkusuz Bir Şekilde Bağlantılı

Yapılan her fiziksel aktivitenin beyinde bir dopamin karşılığı mevcuttur. Örneğin spor salonunda bir seti bitirdiğiniz zaman gelen o tatmin hissi, aslında bitirmiş ve başarmış olmanın beyinde salgıladığı dopamindir. Ayrıca kas gelişimini ve fiziksel iyileşmeyi de pekiştiren bir hormondur. Yani mutsuz ve istemeden yapılan spor ile severek yapılan spor arasında da fark vardır. Eğer severek ve isteyerek yapılıyor ise, arzulanan sonuca daha hızlı ulaşırız.

Vücuttaki dopamin seviyesi ve başarmış olmanın salgılattığı dopamin de bilişsel sağlığa etkilidir. Bilşisel sağlık da direk olarak duygulara etki eder. Yani dolaylı yoldan spor yapmak, duygu-durum dengesini düzenleyen bir olgudur. Çağımızın getirdiği yaşam tarzı ve teknolojik ilerlemelerden ötürü, ekranlar karşısında ucuz dopamine bağımlı olduk. Bu yüzden de fiziksel aktivitelerimiz git gide azaldı. Bu da toplumsal olarak ruh sağlığımızın olumsuz yöne gitmesinde bir rol oynuyor.

Vahşi doğada her gün hareket etmek zorunda kalarak yaşamış atalarımız vaktinde psikolojik bozuklukların neredeyse hiç olmadığını düşünüyoruz. Modern zamandaki kaygı bozukluğu, depresyon gibi kavramlar atalarımızda mevcut olamaz. Yoksa ölürlerdi zaten. O yüzden bizim de devamlı bir hareket halinde olmamız gerekiyor. Fiziksel sağlığın, ruhsal sağlığa doğrudan etki ettiğini tutarlı gözlemleri ile incelemiş Mustafa Kemal Atatürk’ün güzel bir sözü de var bildiğimiz gibi…

‘’Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.’’

Paylaşın: