21 Kasım 2024
PsikoMedyaYazarlarımızdan

Duygulara Karşı Gelmek ve ‘Kötü Duyguları’ Bastırmak

Toplumumuzda çoğu duygunun kötü olduğuna dair bir inanış mevcut. Örneğin erkeklerin ağlamaması gerektiği, öfkelenmenin kötü bir şey olduğu, iğrenme duygusunun hiç yaşanmaması gerektiği gibi inanışlar her yerde dolaşıyor. Bir şekilde de bu duyguların kötü olduğunu zannettiği için herkes duygularını baskılamaya çalışıyor.

Peki duygular baskılanırsa ne olur?

Patlarlar.

Herkes patlarsa, tüm toplum sağlıksız bireylere sahip olacağı için eğitim seviyesi düşer, suç oranı artar, herkesin fiziksel sağlığı aşırı stresten ötürü bozulmaya başlar, hayata karşı bakış açısı da sağlıksız olacağı için depresyon-anksiyete ortaya çıkar. Yani görülen şu ki, toplumumuzda gelenek ve görgü kuralı olarak bize asırlardır öğretilen her şey, doğru değil. Kimisi epey zararlı ancak atalarımız böyle yapıyordu dediğimiz ve sorgulamadan inandığımız için zararını görmüyoruz.

Kötü Duygular Var Mı Yoksa Safsata Mı?

Baştan söyleyeyim. Safsata. Kötü duygu diye bir şey yoktur. Kendi anlam dünyanda kötü hissediyor olabilirsin. Ancak her duygunun bir amacı olduğu için aslında hiç birisi ne iyidir ne kötüdür. Kısaca bu konuyu açmak isterim. Kaygı, korku, öfke, iğrenme, mutluluk, üzüntü ve merak…;

Sınav kaygısını hiç hissetmeyen bir öğrenci düşünelim. Sıfır kaygı seviyesine sahip olduğu için, kendisini ders çalışmaya ittirecek ateşleyici gücü bile bulmak istemez. Ders çalışmadığı için de sınavlarını geçmesi zorlaşır. Aşırı kaygılı bir öğrenci de, kaygının getirdiği felaket senaryoları düşüncelerinden ötürü de sınav konuları dışında aklını çok fazla dağıtacak düşünceye sahip olur. Bu yüzden başarısız olur. Gerekli olan, optimum seviyede kaygı. Hem ateşleyici güç olacak, hem de aşırı seviyede olmayacak.

Korku duygusu sayesinde vahşi doğada karşına çıkan bir hayvandan kaçmanız mümkün olur. Korku sayesinde, önlem alırız. Ancak fazlası olduğu zaman gereksiz seviyelerde ve mantık dışı bir seviyede olduğu için fobiye dönüşür.

İğrenme olmasaydı, çevremizde bakterilerin olduğu potansiyel cisimleri çekinmeden elimize alırdık. Bu da bize çeşitli virüsler bulaştırabilir ve bu yüzden de ölebilirdik. İğrenme duygusu, duyguyu yaşarken hiç hoş hissettirmez ancak iyi ki var. Yoksa corona gibi yüzlerce virüs ortalıkta dolaşırdı ve belki de tüm insan nesli tükenirdi.

Üzüntü duygusu ders almamızı sağlar. Geçmişte yaptığımız hataları gözden geçirmemize ve tekrar uygulamamız için bilgileri daha sağlam bir şekilde zihne kaydetmeyi sağlar. Ölen birisinin arkasından üzülmek de aslında aidiyet duygusu ile alakalı. Sevdiklerimizin bir gün yok olacağı duygusu ve üzüntüsü olmasaydı, o insanları sevemezdik. Sevgi için gerekli bir duygu üzüntü. Bunun gibi pek çok yararı mevcut bu duygunun.

Öfke duygusu özellikle toplumda çoğu zaman çok yanlış anlaşılmış bir duygu. Hiç olmaması gereken bir duygu gibi anlaşılıyor. Ancak öfke sınır çizmek içindir. İstemediğimiz ve sevmediğimiz durumlara karşı tepki göstermemiz için lazımdır. Sınır çizmenin önemi hakkındaki yazımızı da buradan okuyabilirsiniz. Öfke, anaç bir duygudur. Anne canlının yavruyu korumak için gerekli olan aksiyonu göstermek amacıyla gereklidir.

Şaşkınlık ve merak duyguları da bu minvalde değerlendirildiği zaman epey büyük önem arz ediyor.Şaşkınlık duygusu yine önlem ve ders almak için gereklidir. Anlık tehlikelerin var olduğu anlarda dikkatin hemen o yöne doğru çevrilmesi sayesinde hızlı tepki vermek için gereklidir örneğin. Merak da keşif için, yeni habitatlar keşfetmek için, yeni yiyecekler ve sulak alanların keşfi için gerekli olmuş bir duygudur. Şu anki yaşam tarzımızda merak, teknolojik atılımlar ve toplumsal yeniliklerin gelmesinde rol oynar.

Geldik mutluluk kavramına. Mutluluk, hayatta ulaşılması gereken bir aşama olarak lanse ediliyor her zaman. Bu çok ama çok yanlış. Mutluluk sadece bir duygudur. Gelir geçer, anlık etkilenir ve inişli çıkışlıdır. Güzel hissettirir hoştur evet zararlıdır demiyorum. Ancak Bipolar Bozukluk hastalığı ile mücadele eden insanlara mutluluk hissi iyi miymiş kötü müymüş bir sorun bakalım size ne cevap verecekler. Mutluluk değil, tatminkar hayat arzuluyoruz. Hayattan tatmin olabilmek için de duyguların her birisini ‘YERİNDE VE YETERİNCE’ yaşamaya gayret göstermemiz gerekiyor.

Canımızı sıkan insanlara karşı, canımızı sıktığı konularda sınırlar çizip kendimizi düzgün bir dil ile ifade etmeye çabalamalıyız. Sınırlar ile ilgili yazımızda bunlardan bahsetmiştik. Oradan daha detaylı bilgi elde edebilirsiniz.

Duyguları Yerinde ve Yeterince Yaşamak ve İfade Etme Üslubu

Aslında tek öğrenmemiz gereken şey bu başlıktaki 2 yetenek. İfadeyi düzgünce yapabilirsek ve kendimizi, anlaşılmak istendiğimiz gibi anlatmayı becerebilirsek o zaman gerçek anlamda kimse ile kavga gürültü yaşamamıza gerek kalmıyor. Kavgaların ve küfürlü tartışmaların tamamı zaten anlaşılmamalar olduğu için oluyor. Yetişkin olmanın en önemli kriteri, duyguları baskılamadan yerinde ve yeterince yaşamak ve ‘gereken’ üslup ile ifade etmektir.