Sınır Çizmek Kendimize Karşı Sorumluluğumuz

Sınır Çizmek Kendimize Karşı Sorumluluğumuz

                Sınır çizmek, fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak kendimizi korumak için gereken şartlardan bir tanesidir. Terk kaygısı, reddedilmek, dışlanmak ve yüzleşme korkusu bizi sebepler bizi sınır çizmekten alıkoyar. Hayvanlar bile sınır çizmeden varlıklarını sürdüremezler. Yani hayvanlar bile sınır çizdiği zaman sağlıklı dersler ve çıkarımlar elde ederler. Peki nedir bu sınır çizmek? Kimlere çizilir? Nasıl çizilir?

                Sınır çizme kavramını fiziksel, duygusal ve mental olarak kendimizi korumaya almak olarak düşünmeyi çok severim. Terapilerde de pek çok insanın sınır çizmekte zorlandığını görüyorum. Diğer insanlar ile muhabbetlerimizi cıvık veya gergin hale getiren şey de aslında bu sınırları çizmekten kaçınmamız. İstemediğimiz bir davranışı istemediğimizi karşı tarafa söylemek neden bu kadar zor?

Hayvanlarda Bile Sınırlar Var

Elbette sebebi terk edilmek, dışlanmak, ilişkinin bozulması ve soğukluk girmesi yada zor konuşmaları yapmaktan korkmak gibi şeyler. Ancak tüm organizmaların sınırları vardır ve olmalı da. Bakterilerin sınırları, onların hücre çeperleridir. Diğer bakteriler kardeşleri bile olsa, kendi bireysel çıkarlarını gözetmek zorunda kalarak böyle bir organ geliştirmişler, besinlerin diğerlerine gitmemeleri konusunda evrimsel bir önlem almışlardır.

Yada bir aslan sürüsünde yemek yeme sırası vardır. Sıran gelmeden yemeğe ulaşmaya çalışırsan fiziksel bir tepki görürsün ve aslan diğer aslanlara hırlamaya başlar. Ancak insanlar, diğerlerine sınır çizerken bu tarz tepkiler vermekten çekinirler. Bu da sınırları ya çok dar, yada çok silik hale getirir. Genelde birisini saldırı altında hissettirmek istemiyor ve ilişkilerine zarar vermek istemiyorlar. Yada sınır çizmenin ‘’bencillik’’ olarak algılanacağını düşünüyorlar. Sonunda da bir şekilde duygusal baskılara maruz kalıyorlar. Öfke, ilkel olarak sınırları bertaraf etmek için kullanılıyor ve bu sınırları sağlamlaştırmayınca da sürekli maruz kalınıyor…

Sınır Nasıl Çizilir?

Konuşarak.

Evet, konuşarak ve tepki göstererek. Zaten yapamadığımız şey de bu. Neyi konuşacağız? İstemediğimiz davranışları konuşacağız. Nasıl konuşacağız? Üslubunca…

İlk önce sınır çizilmediği zaman, birileri sınırlarımızı aştığı zaman ne kadar kötü hissettiğimizi bir hatırlayalım. En büyük motivasyonumuzun bu histen kurtulmak olduğunu hatırlamamız lazım.  Eğer ortalıkta bir sınır yoksa, o kişi nerede durması gerektiğini de bilemeyecektir ve sizden de negatif bir geri dönüş almadığı için de bu davranışı yapmakta serbest olduğunu var sayacaktır. Elbette ne yaparsanız yapın asla sınırları dinlemeden agresyon ile size cevap verip sınırları aşan insanlardan bahsetmiyorum. Onlara yapılacak şey belli, hayatınızdan çıkarmak.

Bir arkadaşınız ile size sıkıntı veren bir durum yaşadığınızı var sayalım. Siz bundan çok rahatsızlık duyuyorsunuz ancak söylemekten de çekiniyorsunuz çünkü bu hareketi dışında iyi bir arkadaş olduğunu biliyorsunuz ve arkadaşlığınızı bitirmek istemiyorsunuz. Bu durumda yapmak gereken şey ‘’Bak arkadaşım böyle böyle bir şey yaptın ya, bunu bir daha tekrarlamasan olur mu? Çünkü kendimi aşağılık, önemsiz veya yetersiz hissettim. Böyle hissettirmek istememiş olabilirsin evet anlıyorum. Ancak biraz daha dikkatli olabilir misin? Ben seni çok seviyorum ve sana böyle şeylerden ötürü küsmek darılmak istemiyorum’’ cümlesini karşı tarafa anlatabilmek. Hissettiğimiz duyguları ‘ben’ dili ile karşıya aktarmak gerekiyor. ‘Sen’ dili, amacınız o olmasa bile suçlayıcı bir tonda karşılanabiliyor.

Eğer korktuğunuz gibi, bu nazik konuşmayla çizilen sınıra rağmen, size öfkelenip arkadaşlığınızı bitirmek ile tehdit ediyor ise, güle güle. Size bunu yapan bir insanı neden hayatınızda bir arkadaş olarak tutasınız ki? Gerçekten iyi bir insan değilmiş demek ki sizi sömürmek istediğini resmen itiraf etmiş olur.

Sınır Sevdiklerine Karşı Çizilir

Sevmediğimiz insanlara karşı zaten sınır çizilmez. Onlar tamamen uzaklaştırılır. Ancak fark ettiğimiz üzere bu söylendiği kadar kolay değil. Cesaret istiyor. Zor bir şey bu cesareti toplamak.

Burada da her zaman benim aklıma şöyle bir soru geliyor:

‘’Sınır çizmek çok zor. O konuşmayı yapacak kadar cesur olmak epey zor. Ancak bu duruma katlanmak ve böyle hissetmek de zor. Çok rahatsız edici bir durumla sürekli yüzleşmek zorunda kalıyor olmak da zor. İkisi de zor. Peki hangisi daha zor? Birini seçecek olsaydın, hangisini seçerdin?’’

Paylaşın: