Sağlıklı Bir Öz Benlik ve Saygı Geliştirmek İçin Neler Yapılmalı

Sağlıklı Bir Öz Benlik ve Saygı Geliştirmek İçin Neler Yapılmalı

woman-singing-happiness-ftr-1024x640 Sağlıklı Bir Öz Benlik ve Saygı Geliştirmek İçin Neler Yapılmalı

Öz saygı ve öz benlik, kişinin iç dünyasında denge kurması gereken çok önemli kavramlardır. Dünyanın ıstırap ve kaos dolu ortamında, başımıza gelen negatif veya pozitif olaylar karşısında vereceğimiz tepkiler, hayat ve değer algılarımızı etkiler. Bu tepkileri belirleyen şeyler arasında da öz saygı ve öz benlik kavramları yatmaktadır. Bu yazıda bu kavramların nasıl sağlıklı bir şekilde gelişime kavuşması gerektiği konusunda bilgiler paylaşacağız.

Her insanın zihninde var olan sorulardan birisidir ‘’Nasıl mutlu bir hayat geçirebilirim?’’ sorusu. Aslında burada gözden kaçan şey, mutlu bir hayat değil, tatminkar ve dopdolu geçirebileceğimiz bir hayatı yakalamamız gerektiğidir. Mutluluk sıradan bir duygudur, gelip geçicidir. Ancak tatminkar ve dolu geçirilen bir hayatı amaçlayarak yaşamak, süreğendir ve etkisi tüm bakış açımızı kapsar. Bu yüzden de gelip geçici değil, kalıcıdır. Öz saygı kavramı da burada devreye girmektedir

İsminden de anlaşılacağı gibi öz saygı, bireyin kendi içinden gelen, özünden gelen saygıyı simgeler. İlişkiler, iş hayatı, ev huzuru gibi her alanda yardımcı olan sağlıklı öz saygı, tüm bu alanlarda bize tatmin edici bir şekilde yardımcı olur. Refah seviyesi yüksek bir yaşamı arzulayan bireylerin iç dünyasında huzuru yakalaması için özüne duyduğu saygıyı arttırması gerekmektedir.

Sağlıklı öz saygıya sahip bir bakış açısı, kişinin özüne duyduğu saygıyı, özünde var olan kusurları kabul ile kurulan denge ile alakalıdır. Öz saygı gelişimi de çocukluğumuzdaki doğduğumuz ev, büyüdüğümüz mahalle ve ilişki kurduğumuz insanların üzerimize bıraktığı etkilerin tamamı sonucunda gerçekleşir. Yani hayat boyu devam eden bir süreçtir. Yaşam sonlanana kadar da devam eder.

Tatmin Edici Bir Hayat için Gereken Özsaygı Aslında Nedir?

İnsanlar tatminkar bir hayatı, sürekli mutlu olmak ve asla olumsuzluklardan etkilenmemek gibi algılasa bile böyle bir şey değildir. Öz saygı dediğimiz şey aslında, kişinin duygularının farkında olması, onları baskılamadan üslubunca yaşaması ve sonucunda da sağlıklı bir anlam yükleyerek yeni kazandığı düşünce ve bakış açıları ile hayatına gelişim ve olumlu değişim doğrultusunda devam edebilmesi demektir. Yani gerçekçi olmaktan geçer. Eğer üzücü bir durum yaşandıysa, kişinin bu üzücü durumu inkar etmeden yüzleşebilme yeteneğine sahip olarak, gerektiğinde üzülmesi, gerektiğinde üslubunca kendini öfkelendiren durumlara tepki göstermesi gerekir. Bu sayede aslında zorluklar ile başa çıkma becerisi de, duygular baskılanmayıp üslubunca yaşandığı ve ifade edildiği için artmış olacaktır.

Kusurları, dünyanın zorluklarını ve ıstırabını kabul etmek öz saygı gelişiminin önemli bir kriteridir. Çevremizde bize, hoşumuza gitmeyen şekilde davranan insanlara karşı sınır çizmek, içimize birikmiş o söylemekten çekindiğimiz cümleleri üslubunca söylemek ve kendi sınırlarımızı kelimelerimiz ile korumak da öz saygının önemli noktaları arasında geliyor.

Yazıda pek çok yerde gördüğünüz ‘’üslup’’ kavramı dikkatinizi çekmiş olabilir. Buraya güzel bir örnek ile açıklık getirmek isterim.

‘’Bir gün kız arkadaşım ile karpuz kesip yemek istedik. Benim elimde bıçak ve masada bir tane çatal vardı. Bıçak ile karpuzu bir güzel kesip dilimledim. Daha sonrasında çatalı kız arkadaşıma verdim. Ben de bıçağı karpuza saplayıp ağzıma götürürken kız arkadaşım bir anda beni durdurdu.
-‘’Ne yapıyorsun sen?! Bıçak ile karpuz mu yenir sen aptal mısın, aklını mı kaçırdın? Ağzını keseceksin, bir yerini yaralayacaksın!’’ gibi bir tepki verdi.

Üslubu biraz kırıcıydı. Ancak buradaki öfkesinin arkasındaki kaygıyı farkettim. Bir yerimi yaralamaktan korktuğu için bu şekilde bir tepki vermişti. Aslında doğru üslup, beni nazikçe durdurup, bu kaygısını da nazikçe dile getirdikten sonra mutfaktan başka bir çatal almamı söylemeesi olurdu. Ben bu kaygısını gördüğüm için ondan özür diledim ve çatal aldım. O da öfke ile tepki verdiği için özür diledi ve hatasını kabul etti.’’

Burada görüldüğü üzere duyguları anlayıp, üslubunca tepki vermek ve sınırları belirlemek de öz saygının önemli bir gereksinimi. Sınır, sevdiklerimize çizilir.

SAĞLIKLI BİR ÖZ SAYGI NASIL İNŞA EDİLİR?

Başarılı olduğunuz alanları belirleyin.
Göze ne kadar ufak gelirse gelsin, iyi olduğunuz alanları hatırlayın. Onların ufak da olsa hayatınızda ne büyük bir etkiye sahip olabileceklerini düşünün. Başarılarınızı küçümsemeden onları hatırlayın. Pek çok insan bunu egoist olmak olarak algılar ancak kendi iç dünyanızda olumlu taraflarınızdan haberdar olmak egoistlik değil, öz saygıdır. Buradaki ince çizgiyi ayırabilmek gerekiyor.

Fiziksel Sağlık ve Kişisel Bakım Önemli

Kişinin kendisine saygısı olmak için fiziksel vücuduna da saygılı olması gerekmektedir. Burada yemek diyetinin iyi ayarlanması ve sahip olduğumuz vücudumuzu hor kullanmamamız gerekir. Diyetin yanı sıra egzersiz yapmak, hareket halinde olarak fiziksel kondisyonumuzun da iyi denilebilecek bir seviyede olması gerekmektedir. Bedene ve zihne iyi bakmak, öz saygıyı inşa etmenin çok önemli bir adımıdır.

Düşüncelerin Varlığından Haberdar Olmak

Düşünceler gelip gidiyor. Pek çoğunu gerçekmiş gibi varsayıp hayatımıza etki etmelerine izin veriyoruz. Ancak hangi düşüncemiz doğru hangisi sorgulamaya tabi tutulmalı gibi meselelerde uyanık olmaya çalışmalıyız. Sürekli bizi yerin dibine sokan negatif düşüncelerimiz, günlük yaşam kalitemizi ne derecede etkiliyor olduğunu takip etmemiz lazım. Olumsuz ve gerçek dışı olan düşüncelerimizi daha olumlu ve gerçekçi bakış açıları ile değiştirmemiz gerekiyor.

Gerçekçi bir Amaç ve Arzu Belirleyin

Çoğu insan hedef belirlerken, çok uçuk kaçık şeyler düşünebiliyor. Ancak ne kadar gerçekleştirilmesi imkansız hedeflerin peşine düşersek, hezeyana uğramak da o kadar sık olacaktır. Ne kadar başarısızlık hissi, o kadar öz saygının düşmesi demektir. Hedef belirlerken gerçeklere ve kendi yetenek kapasitenize uygun hedefler belirlemeniz lazım. Bu hedeflerin aşırı büyük ve çığır açıcı hedefler olmasına da gerek yok. Küçükten başlayarak, böl-parçala-yönet mantığı ile  büyüğe doğru yol almayı denemek lazım. Böylece iş yükü gözünüze daha az gelir ancak sonunda da başarı ihtimali artar.

Gelişmeye Açık ve Aç Arkadaş Çevresi

Çevremizdeki insanların varlığı da bizim iç dünyamızı elbette etkiler. Sürekli negatif düşünceler ve hisler ile, bir şeyleri yapıp yapamayacağınızı size empoze etmeye çalışan insanlar ile ilişkilerinize sınır getirebilmeniz gerekmektedir. Gitmek istediğiniz yolda sizi daha da ileri atabileceğine inandığınız insanlar ile arkadaşlık etmeye çalışmalısınız. Bu sayede onlardan bir şeyler öğrenebilir ve uygulamalarınızda bu yeni bilgileri kullanabilirsiniz.

Kusurlarınızı Görmezden Gelmeyin Ama Kendinizi de Bunlar ile Aşağılamayın

Kusursuz bir insan diye bir kavramın asla mümkün olamayacağını kendinize hatırlatmalısınız. En başarılı insanların bile hem fiziksel hem mental sıkıntıları olduğunu unutmayın. Ancak bu mental ve fiziksel kusurların da amaçladığınız hedefe giden yolda bir engel teşkil etmelerine de izin vermemeniz lazım. Örneğin, iyi bir psikolog olmak için, yüzünüzün sivilcelerden arınmış olmasına gerek yok değil mi?

Yardım İstemek Bir Zayıflık Değildir

Çocukluğumuzdan bu yana öğrenmediğimiz pek çok şey var. Duygusal kontrol ve tölerans penceresi kavramları da bu durumlardan bir tanesi olabilir. Bir bilene danışmak, sizi zayıf göstermez aksine gelişmeyi arzulayacak kadar güçlü olabildiğinizi gösterir. Psikoterapiler ile öz saygı seviyenizi yukarı çekebilirsiniz ve daha pek çok konuda yardım alabilirsiniz.

Paylaşın: