İş Kaygısı Ve Baş Etme Yolları
Yapmamız gereken işlerin asla bitmeyeceği endişesi, biriktikçe artan kaygı, bununla birlikte yaşadığımız kalp sancısı, mide ağrısı gibi fiziksel etkiler…
Asla tamamen yok olmayan kaygı duygusu hayatımızın birçok alanında ortaya çıkarken bunlardan biri de iş hayatımızdır.
Peki ya bu kaygının sebepleri neler olabilir ? En yaygınları olarak aşırıya kaçan mesai saatleri, yaklaşan teslim tarihleri, zor meslektaşlar, maaş beklentisi, talepleri bitmeyen yöneticiler, ofis dedikoduları, belirlenememiş hedefler ve beklentiler diyebiliriz. Tüm bu sorunlar fiziksel veya ruhsal bazı etkileri de beraberinde getirir. Bunlara endişe, korku veya umutsuzluk duygusu, bir çıkış yolu bulamama hissi, paranoyak düşünceler, gergin ve sinirli hissetmek, sabırsızlık, konsantrasyon ve dikkat eksikliği bozukluğu, panik atak başlıca örnekler olarak verilebilir.
Tüm bu belirtilerin sonucunda yaşanan motivasyon eksikliği, bize verilen görevleri yapamamamıza, performansımızın azalmasına ve iş ilişkilerimizin bozulmasına yol açabilir.
Peki ya iş hayatı kaygısını ve bu negatif belirtileri azaltmak için neler yapılabilir?
Öncelikle kaygıyı yok saymaktan ziyade kabullenmek en önemlisidir. Genel olay kaygı, normal bir duygu olarak ele alınmalıdır. Kaygıyı engellemeye çalışmamız, düşüncelerimizin daha da şiddetlenmesine yol açacaktır.
Kaygıyı tetikleyen sebebi fark etmek de önemlidir. Kaygı öncelikle bir tehditle birlikte tetiklenir ama tehdit ortadan kalktıktan sonra devam eden kaygı endişe yaratacak bir hal alır. Yaklaşan üniversite sınavı için öğrencinin kaygılanması ve sınavın bitmesi sonucu kaygının azalmaması bir örnek olabilir. Böyle bir devam süreci yaşanıyorsa, profesyonel destek alınmalıdır.
İş yerindeki kaygı ile ne yapılıp başa çıkılabilir ?
Duygularımızı paylaşmak başa çıkmada etkili bir yöntemdir. Ailemiz, iş arkadaşlarımız ve ya arkadaşlarımızla bu hissettiğimiz duygular üzerine konuşup içimizi dökebiliriz. Özellikle iş yerinde samimi olduğumuz bir dostumuzla konuşmak en faydalı olan olacaktır ki kendisi de aynı ortamda bulunuyor, aynı şeyleri hissedip aynı duygularla boğuşuyor olabilir. Diğerleri ise bize orada bulunmayan insanlar olarak bizim göremediğimizi görüp farklı perspektifler sağlayabilir ve ona göre önerilerde bulunabilir.
Zaman yönetimi de duyguları paylaşmak kadar önemli bir diğer kavramdır. Zaman yönetimi becerilerimizi geliştirmek, teslim tarihi belirli olan önemli işleri halletmemizde bize yardımcı olabilir ve böylece işimizi son dakikaya bırakmayarak, yayarak çalışmayı ve kendimizi sıkıştırıp strese sokmamamızı sağlayabilir.
Son olarak yardım istemek gerekir. Özel hayatımıza etkisinin büyük olduğunu hissedecek derecede yoğun bir tempoda çalışıyorsak, yöneticilerimizin beklentilerini karşılayamıyor gibi hissediyorsak, işimizi vaktinde yapamıyorsak belki de yardım istemenin fena bir fikir olmadığını düşünmek gerekir. Bazı insanlara göre yardım istemek zayıflık olarak görülür ancak aslında iyi olmadığını kabullenip, bir şeylerle tek başına uğraşmaktan yorulmuş olduğunu görüp biriyle bu problemleri konuşmak istemekten daha akıllıca bir hareket yoktur ki zayıflıktan ziyade bir özgüven belirtisidir. Kendini, yanlışlarını, doğrularını, hislerini görebiliyor olmakla ilişkilidir.
Sonuç olarak kaygı, aslında vücudumuzun bize bazı şeylerin doğru gitmediğine dair bir işarettir. Zihnimiz ve bedenimiz bazı belirtiler göstererek bize sinyaller gönderir. En iyi başlangıç, onu dinlemektir. Zihnimizi dinledikçe onu daha iyi anlayıp kaygımızı yönetebiliriz. Kendimizi daha iyi anlarsak endişemizi de anlarız. Bunun için çalışırken kendimizi dinleyip, vücudumuzu dinleyip bizi hangi anda, ne olurken kötü hissettirdiğini görelim. Kendimize daha önce kaygılandığımız her şeyin genelde yolunda gittiğini ve endişelenerek harcadığımız tüm vaktin boşa gittiğini çünkü geri gelemeyeceğini hatırlatmalıyız. Tabii tüm bu süreçte yukarıda da belirttiğimiz gibi duygularımızı yakınlarımızla paylaşmalı, zaman yönetimi becerimizi geliştirmeli ve en önemlisi zihnimizi dinleyemediğimizi ve kaygının kaynağını bulamadığımızı anladığımızda profesyonel bir destek almaktan çekinmemeliyiz.
Paylaşın:
Yorum gönder