21 Kasım 2024
PsikoMedyaYazarlarımızdan

‘Psikopatlık’- Anti Sosyal Kişilik Bozukluğu

‘Psikopatlar’ Nasıl Bu Duruma Geliyorlar? Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu

Çoğumuzun ilgisini çeken konulardan bir tanesi psikopatlar. Aslında psikoloji biliminde bu terim artık kullanılmıyor. Her ne kadar yaptıkları şeyler canavarca olsa bile, bu terim zamanla bir hakaret kelimesine dönüştü. Hümanist bir yaklaşımı her ne şartlar altında olursa olsun asla bırakmak istemeyen psikoloji bilimi, bu tür ‘’hastalara’’ karşı da bu dışlamanın yapılmaması gerektiğini düşünerek bu hakaret kelimesini artık terminolojilerinden uzaklaştırmak gibi bir yola gitti.

‘’Yaa nasıl yani? Bu insanları dışlamayalım da kimi dışlayalım?’’ der gibisiniz. Aslında haklı olduğunuz pek çok yanınız mevcut. Bir insan eğer toplumun sağlığını ve bütünlüğünü bu seviyede tehdit ediyorsa elbette o bireyi toplumdan bir şekilde dışlamak gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak psikoloji bilimi gerçekten hümanist yaklaşımı bırakmak istemeyen stabil bir bilim dalı. Psikoloji alanı bu terimi ‘Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu’ olarak kullanmaktadır.

‘Psikopatinin’ Gelişimi

Aslında bu konuda pek çok spekülasyonlar mevcut. Bir insanın dürtüsel bir şekilde çevresine ve etrafındaki diğer insanlara maddi manevi ve fiziksel zarar verme arzusuna nasıl sahip olduğu konusunda pek çok görüş mevcut.

MoA geni olarak bilinen bir gen, kişinin doğumdan itibaren anne-babasının genlerinden kaynaklı bir zarar verme eğiliminin olduğunu ve bu yüzden anti- sosyal davranışlar sergilediğini bize gösterdi. Bu gen bir şekilde kişinin karar verme mekanizmasında ve beynindeki bazı bölümlerde bozulmalara sebep oluyor. Bu bozulmalar sonucunda da kişinin süper-ego (vicdan) gelişiminin gerçekleşemediği düşünülüyor. Bir de dürtüsel yani asla düşünülmeden yapılan davranışlara sebep olan ve beynin sorumlu organlarındaki bozulmalar da bu davranışların görülmelerine ön ayak oluyor.

Bazı görüşlere göre de, bu gene sahip olmasa bile bir insanın anti-sosyal davranışlara çocukluk döneminde yaşadığı büyük çaplı süreğen travmaların sebep olabileceğini söylüyor. Ailesi tarafından ihmal edilmiş, büyük çaplı süreğen şiddete maruz kalmış veya yaşadığı bazı tekil travmalar sonucunda beyin gelişiminde bozulmalar gerçekleştiğini ve kişinin karar alma mekanizmalarının da bu kişilik örüntülerine sebep vererek bu davranışlara yöneldiğini öne sürüyor.

Sebebi Önemli Değil, Çözüm Gerekiyor

Bu tarz bir durumun sebebi elbette önemlidir. Eğer sebebini biliyorsak, önlemler alarak bu durumların önüne geçebilmemiz mümkün olacaktır. MoA geninin nasıl bir kalıtımsal geçiş gösterdiği konusunda henüz yeterli bilgiye sahip değiliz. Çünkü elimizde bunu yeterince araştırabileceğimiz sayıda bir örneklem yok. Çok nadir bir gen olduğundan ötürü, her MoA genine sahip bireyin gen havuzunun çıkarılamadığından ötürü, bu bireylerin kendilerini sonunda ölüme götürecek davranışlara kapılmasının yüksek bir ihtimal olduğundan ötürü pek çok sebep bu alanda yeterli örneklem toplanmasını çok zorlaştırıyor. Sebebini anlamak zamanımızı alacak, o yüzden şu anda elimizdeki en iyi korunma mekanizmasını aktifleştirmemiz gerekiyor.

Bu insanlar yukarıda da bahsettiğimiz üzere, kendilerini ölüme yönlendirebilecek davranışlarda çok sık bulunuyorlar. Pek çoğu kendilerine kurbanlar arıyorlar çünkü içlerindeki bu durdurulamaz yok etme arzusunu bastırmanın başka bir yolunu bulamıyorlar. Zaten bu insanların pek çoğu suç içinde bir hayat sürdürüyorlar. Suç içinde bir hayat da tahmin edebileceğiniz gibi pek uzun bir hayat olmayacaktır. Bu yüzden sonuçta ya öldürülüyorlar ya da hapse atılıyorlar. Hapislerde de rahat duramadıkları için de bir şekilde canlarından olabiliyorlar. Hapishanelerdeki ölümlerden çok fazla haberimiz olmaz. Kimsenin de üzüleceği şeyler değildir bunlar çoğu zaman.

Sonuçta evrimsel perspektiften bakıldığında, bu duruma doğal seleksiyon (doğal seçilim) diyebiliriz. Topluma adapte olamayan bireylerin elendiği bir mekanizmadır bu. Elendikleri zaman üreyemezler ve dezavantajlı bireylerin çoğalmasının önüne geçilmiş olur. Evet bu biraz vicdansızca bir yaklaşım olarak görünebilir. Ancak doğanın çalışma mekanizması bu. Bu yüzden de bu durumdan da haberdar olmakta fayda var.

Çözüm Nedir?

Çözüm eğitim. Evet çok klişe ancak çözüm gerçekten eğitim. Elbette genetik kalıtımın önüne geçmek şu anda bilgi yetersizliğinden ötürü pek mümkün değil. Ancak karakter gelişimi esnasında ebeveynlerin yaptığı hataları azaltarak bu bireylerin karakter gelişimlerini sağlıklı süreçlere sevk etmek mümkündür. Çocuğa şiddet suçu aslına bakarsanız en önemli hukuki alanlardan bir tanesidir. Çünkü uzun süreler şiddete maruz kalmış çocukların gelecekte anti-sosyal karakterler geliştirmesi mümkün oluyor. 100 çocuktan 1 tanesi bile böyle bir duruma sahip olsa bu büyük bir orandır. Bunun önüne geçmek için de ebeveynlerin çocuklarına karşı davranışlarını şekillendirecek önlemler ve eğitimlerin ne kadar elzem olduğunu burada tekrardan görüyoruz.

Ayrıca bazı düşünceler de çocuk yapma ehliyeti gibi bir kavramın da toplumlarda yaygınlaşması gerektiğini savunmakta. Anne-babaların objektif bir şekilde yapılan karakter analizleri sonucunda kendilerinin çocuk yapmaya elverişli bir birey olduğunun belirlenmesi sonucunda anne-babalara verilen çocuk yapma ehliyetleri olması gerektiğini düşünen bu görüş aslında pek mantıklı geliyor kulağa.  Ancak toplumun bazı bireyleri de bu uygulamaların kötüye kullanımının mümkün olduğunu ve faşist bir uygulama olabileceği konusunda da endişelere sahip. Bu konuda elbette karar alma mekanizması olan yasamanın başındaki hükümetin politikaları önem arz ediyor.

Ayrıca asayiş birimlerine de yeterli psiko-analiz eğitimlerinin verilmesi sonucunda bu bireylerin varlığını tespit etmeleri de kolaylaştırılabilir. Anti-sosyal davranışlara eğilimi olan insanların savcılığa sevk edilmesi gibi uygulamaların olması bu konuda toplumun sağlığını biraz daha olumlu yönde etkileyebilir. Ancak tekrar burada faşist bir uygulamaya evrilme ihtimali mevcut. Çünkü devletin başındaki hükümetlerin, kendi rakiplerini eleyebileceği bir mekanizmayı onlara sağlamış olabileceğinden, devletler bu mekanizmayı hükümetin yararı için kullanabileceği gibi fikirler de epey yaygın.